4. Bölüm: GİRİŞ KODU HATALI

Çizim: Serdar Burak Yıldız

Çıkan Kısmın Özeti: Komiser Tahsin, İstanbul’daki bir intihar olayını araştırırken vakanın cinayet olduğundan şüphelenerek soruşturmayı derinleştirmeye karar verir. İşitme engelli gencin bir “çip projesi”nde denek olarak kullanıldığına dair bulgular elde eden komiser çipi inceletmeye başlar.


4. Bölüm: "Giriş Kodu Hatalı"

Komiser, kendisine mesaj yollayan bilişim şubedeki çalışanın yanına geldiğinde şube bomboştu.

- Eğitime gittiler… diye kısaca açıkladı masasında oturup komiseri bekleyen çocuk.
- Sen niye gitmedin? diye sorarken bir sigara yaktı ve masasının yanındaki sandalyeye oturdu komiser.

Çocuk buna cevap vermedi, bir yandan Tahsin’in de gözünün hizasındaki ‘Sigara İçmek Yasaktır’ yazısına bir yandan da Tahsin’in tüttürdüğü sigaraya bakmaktaydı. Bir şey demedi, yanındaki pet bardaklardan birisini komiserin önüne itti. Komiser sigarasını içmeye devam ederken çipi, masadaki çekmecelerden birisini çekip çıkarttığı bir kaptan çıkararak Tahsin’in önüne itti. Masaya şöyle bir baktıktan sonra çocuğa göz kırptı Tahsin.

- Açamadık komiserim. Açamadım, sonra şubede çalışan güvenilir bir arkadaşa daha söyledim; o da açamadı. Bilinen bütün şifre çözme programlarını kullandık ama her seferinde aynı uyarıyı aldık.
- Neydi o uyarı? diye sordu komiser. 
- ‘Giriş Kodu Hatalı’ yazıyordu sürekli. Bir de ilginç bir şey vardı…

‘Nedir?’ dercesine göz kırptı komiser.

- Biz programı her kullandığımızda sanki şifreyi değiştiriyor gibiydi. Böyle bir şey mümkün mü bilmiyorum ama öyle hissettim. Sanki seni izliyor, ne yapıyorsun biliyor ve buna göre önlem alıyor. Böyle bir şey mümkün değil, çünkü öyleyse…
- Yapay zeka diye bir şey gelişmiştir demektir. diye tamamladı çocuğun sözlerini komiser.

Çocuk başını sallayıp sustu. Yapamadığı işten ötürü utanıyor gibiydi.

- Sıkma canını… Ama bir şey daha rica etsem çok mu şansımı zorlarım? diye dostane bir tavırla baktı Komiser Tahsin.

Çocuğun, sorun olmayacağına dair mimiklerini görünce devam etti sözlerine.

- Bunun benzeri şeyler var mıymış diye bir araştırır mısın? Bilhassa Türkiye’de bu tarz çalışmalar olmuş mu, yapay zekaya dair; bu kadar ilerleme olmasa da böylesine giriş koduyla oynanabilecek şeyler yapılmış mı? dedikten sonra sesini daha da alçaltıp ekledi:

“Hele hele emniyette…”

Çocuk başını salladı.

- Amirim, neyle uğraşıyorsunuz? diye fısıldadı.

Sesi bir sorudan ziyade, tehlikeyi sezmiş bir insanın dostane yaklaşımını içeriyordu. Komiser başını sallamakla yetinerek çipi alıp masadan kalktı. Bilişim Şube’den çıkacakken döndü, kapının önündeyken konuştu:

- Beni arama, ben seni farklı bir numaradan arayacağım. İki gün yeterli mi yoksa üç gün sonra mı arayayım?

Çocuk iki günün muhtemelen yeteceğini söyleyip yine de her ihtimale karşın üç gün istedi. Komiser bir selam verip çıktı şubeden.

*

Necip bilgisayarın başında oturuyordu Tahsin büroya döndüğünde. Bir şey sormadı, Tahsin de bir açıklama yapmadı. Masasına oturup düşünmeye koyuldu.

- Necip, şu diğer iki komşu var ya… diye söze girdiğinde Necip irkilince bir süre güldü komiser.

Sonra sözlerini sürdürdü:

- Diğer iki komşuya ulaşmamız lazım. Bir türlü bulamıyoruz lan adamları evinde. Napıyor bunlar? Necidirler? Diğer komşuların bir açıklaması var mıydı onlarla ilgili?

Necip kısa bir süre notlarını kontrol ettikten sonra başını olumsuz anlamda salladı.

- Kim lan bunlar? derken sesinin istemsizce yüksek çıkmasına engel olamayarak elini masaya vurdu Tahsin.

Necip daha bir irkilmişti. Komiser, daha alçak bir sesle “Bak sana ne göstereceğim” dedikten sonra elini cebine götürüp çipi çıkararak masaya bıraktı. Necip’in dikkatini çekmişti masadaki küçük çip. Bir süre inceledikten sonra komiserin yüzüne baktı.

- Bu o mu? Yani, ondan mı çıktı?

Komiser başını sallarken ellerini çenesinin altında birleştirip Necip’in nasıl bir tepki vereceğini gözlemlemeye başladı.

- Amirim, bu çok kritik bir delil; davayı çözebiliriz, değil mi? 

Başını olumsuz anlama gelecek şekilde sallayan komiser, bir süre daha merakının artmasını bekledikten sonra Necip’e daha fazla işkence etmemeye karar verip açıklama yaptı. 

- Ben bunu Bilişim Şube’den bir arkadaşa vermiştim zaten. Açılamıyormuş, üstelik ilginç bir şeyler söyledi; sanki kodunu çözmeye çalıştıklarında sisteme giriş kodu sürekli kendisini yeniliyormuş gibi falan filan. 

Elini, önemsiz bir şeyi alıyormuş gibi özensizce uzatıp avucunun içinden cebine götürdü masadaki çipi komiser. Necip’i tartmaya başlamıştı. Birkaç gün önce sorsalar, güveninin tam olduğunu söylerdi ancak son iki günde o kadar çok şey olmuştu ki; kendi hislerinden emin olamıyordu. 

Necip bir şey söylemedi; düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. Komiser bir yandan çekmecelerini açıp kapatıyor, kendi tuttuğu notları arıyordu. Bulamayınca dava boyunca not almadığını hatırlayıp hayıflandı. Dahası, Necip’le giriştiği davaların hemen hemen hiçbirinde not almamıştı. Basit bir çırak-usta ilişkisi ritüeli… Necip’ten notlarını istedi, özenle tutulmuş not defterini başından sonuna dek incelerken sonunda aradığı şeyi buldu ve Necip’e seslendi. 

- Neco, bu Asuman’ı araştırdın mı? Bir şey çıktı mı? 

Necip, bir süre Asuman’ın kim olduğunu anımsayamayınca komiser dayanamayarak biraz çıkıştı. 

- Oğlum, ne bu halin? Toparlan bir an önce! Dalgın dalgın geziyorsun ölmek üzere olan balıklar gibi! Ne istiyorsun Necip, derdin ne? 

Bir süre başını önüne eğen Necip, iç çekerek komisere baktı. 

- Amirim geçen gün birisiyle konuşuyorduk, şu benim bölüm değiştirme işlemlerim için… Biraz işimin zor olduğunu söyledi. Üstü kapalı şekilde şimdiki davadan falan bahsetti. Canım sıkıldı açıkçası. Ben sizinle çalışmaktan çok mutluyum, bölüm değiştirme işini biraz da rahatıma düşkün olduğum için yapıyorum; bir de biliyorsunuz, hep doktor olmak isterdim… Otopsi bölümü tıbba çok yakın, benim tıp okumamam da işleri bayağı zorlaştırıyor ama kaç yıldır emniyetteyim belki kolaylık yaparlar diye düşünüyordum ama işim çok çok zormuş. Sinirlerim bozuldu sözün özü… 

Necip sözlerini bitirdiğinde komiser bir süre bakakaldı. Babacan bir tavırla gülümseyip, çaresizliğini ifade etmek için dudaklarını büktü akabinde. 

- Oğlum ne dertliymişsin yahu, ‘Bir dokun bin ah işit’ hesabı oldu. Sen şu davayla ilgili sana ne dendiğini bir söylesene bana? 

Necip sıkkın bir şekilde etrafına bakındıktan sonra bir müddet kelimelerini kafasında tartıp biçti ve son olarak kararlı bir halde ağzını açtı. Tam cümle kuracakken kapı çalınmadan açıldı ve büroya “Müdür” girdi. Necip’e ve Tahsin’e bakıp selam verdikten sonra Tahsin’in masasına geldi. Ellerini masaya dayayıp hafif eğildi ve peşinde gelen iki polise de baktıktan sonra konuştu: 

- Tahsin, seni görevden alıyorum. Süresiz izin veriyorum, silahını ve rozetini bırak; git evinde dinlen azıcık. Hakkında işlem yapılmayacak ama Bilişim Şube’ye gidip sigara içmişsin, iyice zıvanadan çıktın sen. Bir süre kafanı topla. 

Komiser, bir Müdür’e bir de Necip’e baktıktan sonra bir şey demeden geri yaslanır; cebinden çıkarttığı sigara paketinden bir tane çıkartarak ağzına özenle yerleştirir. Çakmağını da diğer cebinden çekip çıkartıp bir hamlede sigarasını yakar. Müdür’ün gözlerinin içine bakarak sigarasını içerken yavaş hareketlerle silahını ve rozetini de çıkarıp masaya bırakır. Sigarasının külünü yere silktikten sonra ağır adımlarla bürodan çıkar.


4. Bölümün Sonu