24. Bölüm: YÜZLEŞME


Çizim: Tolga Özasil

Çıkan Kısmın Özeti: Komiser Tahsin'e buluşma mesajı atanın Yasemin olmadığı ortaya çıkmıştır. Komiser, bundan habersiz bir şekilde Beylerbeyi'ne giderken Necip de Emniyet'i teyakkuza geçirmiş ve komiserin yerini tespit ettirmiştir. Asuman ise, Hale ve Müdür'e verdiği ifadede sivil polis Saadettin'i teşhis etmiştir.


- Dikkat! Okuyacağınız bölüm, 24 bölümlük Ölüm Melodisi romanının son bölümüdür! Bu bölümü okumadan önce diğer bölümleri okumanızda fayda vardır...-


24. Bölüm: "Yüzleşme"

Necip, köprüden geçip Beylerbeyi'ne doğru direksiyonu kırarken trafiğin yoğun olmamasına şükretti. Kafasında ölçüp biçtikten sonra metrobüs durağına doğru sağlı sollu yolları kolaçan ederek yavaşça çıkmaya başlamıştı ki, farlarını söndürmeyi akıl etti.

Farları sönük bir halde kısa bir müddet ilerledikten sonra bir sokak lambasının altındaki aracı, aracın önünde sırtı yola dönük duran bir karartıyı ve bu ikiliye yaklaşan komiseri fark etti. Sert bir şekilde direksiyonu yola kırdı. Ne kadar önlemini almış olursa olsun, bu ani dönüş münasebetiyle çıkan tekerlek sesi dikkatleri üzerine çekmişti. Komiser kendisinin geldiği yöne doğru dönerken Necip hızını arttırdı. Araca olanca hızıyla yaklaşırken bagajın aralandığını ve elinde silah tutan birisinin bagajdan atladığını gördüyse de, fren yapmadı. Yana doğru kaçan komiser, Necip'in aracının duran araca çarpma anına tanıklık edecekti...

*
Komiser, bagajdan kendisine doğrultulmuş namluyu görünce duraksamıştı. Ne yapacağını düşünürken arkadan gelen sert bir lastik sesiyle duraksayıp geldiği yöne doğru baktı. Farları kapalı olsa da, Necip'in arabasını şıp diye tanımıştı. Neden ve nasıl sorularını bir kenara bırakıp üstlerine doğru tam gaz gelen Necip'in aracından sıyrıldı. Yana doğru kaçarken kaldırıma takılınca sırt üstü düşüvermişti komiser ancak Necip duran araca bodoslama dalarken tüm dikkati çarpışma anındaydı! 

Bu yüzden bagajdan atlayan kişiyi görememişti.

*
Saadettin, gizlendiği bagajda tüm dikkatini yaklaşan komisere vermişken belli belirsiz bir ses duyunca terlemeye başlamıştı. Komiserin sırtını dönüp yola bakmasıyla birlikte o da yola kulak kesilmiş ve yaklaşan bir aracın sesini işitmişti Gittikçe yaklaşan sese karşı, yapabileceği hiçbir şey kalmadığı için o da bagajın kapağını kaldırıp araçtan atlamayı tercih etti.

Birkaç saniye sonra sessiz yolda çıkan gürültü, iki aracın çarpıştığına delaletti. Durup dururken ortaya çıkıp tezgahı alt üst eden meçhul araca karşı öfke dolu bir hisle yönelecekti ki, aklına farklı bir şey geldi ve yolun karşısındaki ağaçlık alana daldı...

*
Necip, 12 yıllık sürücülüğü boyunca ilk kez kaza yapmıştı; buna da ne kadar kaza denilebilirse! Yine de, çarpmanın şiddetinden biraz etkilenmiş olmalıydı ki birkaç saniye araçta yerinden kıpırdayamamıştı.

En sonunda kendisine gelmiş ve araçtan fırlamıştı. Yerden yeni yeni doğrulabilen komisere bakarak "Nerede o!" diye bağırdı. 

- Nereye kaçtı amirim? Görebildiniz mi?

Komiser, garip garip bakarken gözü pert hale gelmiş olan bagaja takılınca sorunun müsebbibini çözebildi. Gözü aracın önünde dikilirken çarpmanın şiddetiyle yere yıkılmış olan karartıya takılınca yanına doğru koşturdu. Yanına vardığında, bekleyen kişinin Yasemin değil de bir erkek olduğunu anlamıştı. Kendisine doğru çevirdiğinde öldürülen ve Çip Projesi'nin açığa çıkmasını sağlayan Özkan'ın, gizemi çözülemeyen komşularından Sabri Hersal'ın cesediyle karşılaştı Komiser Tahsin. Ayağından ve kalçasından aracın ön kısmına iplerle bağlandığı için dik durabildiğini de aynı anda fark etti.

Necip ise aracın bagaj kısmını açtıktan sonra komiseri yanına çağırmıştı. Komiser, Necip'in yanına gittiğinde arka koltuğun söküldüğünü ve bir tuzak düzeneği kurulduğunu fark etti. Yetişkin birisinin boylu boyunca uzanabileceği hale getirilmişti aracın bagajı ve arka koltuğu. 

Canı sıkkın bir şekilde homurdandı komiser:

- Daha fazla kurcalamayalım, parmak izlerinden kim olduğu tespit edilir nasılsa...

Necip, elini dayadığı bagajda öylece dururken komisere döndürdü kafasını. "Biz tespit ettik..." diye homurdandı.

Meraklı gözlerle bakan komisere, onu takip etmek için yola çıkmışken hastaneden gelen telefonu ve Asuman'a yaptığı ziyareti anlattı. Asuman'a fotoğrafları gösterince Saadettin'i teşhis ettiğini anlatırken, komiserin gözleri parladı. Eliyle durmasını işaret etti.

"Tabii ya, Saadettin!"

Meraklanma sırası Necip'e gelmişti. Kendisine soran gözlerle bakan Necip'e bu kez komiser Hale'den Afyon'da Asuman ile aynı dönemde çalıştığı yıllarda görev almış personelin listesini istettiğini açıkladı. 

- Çünkü, beni takip eden adamı başka bir yerden gözüm ısırıyordu. Hele hele siz fotoğrafları bana gösterdiğinizde resmen beynim karıncalandı ama cevabı bulamadım! O adam Afyon'da benimle birlikte aynı dönemde çalışıyordu, ismi de Saadettin'di! Kısa bir dönem çalıştığı için aklımda fazla yer etmemiş...

Necip, hayret içeren bir dudak ifadesiyle anlatmayı sürdürdü bu kısa açıklamanın akabinde. Koridorda bağırıp çağıran Yasemin'den ve kaybolan telefonundan bahsetti. O an Necip de komiser de istemsizce açık olan bagajın içine dikkatlice baktılar ve telefonu eciş bücüş olmuş bagajın bir yerinde görür gibi oldular. Tam komiser elini uzatacaktı ki, duydukları bir kurşun sesiyle aracı kendilerine siper etmeleri bir oldu.

Kurşun, açık olan bagaj kapağına saplanmıştı. 

Necip, sırtını dayadığı araçtan güç alarak ceketinin içindeki kılıftan silahını çekti. Komiser de belinde tuttuğu ama uzun süredir hiç kullanmadığı tabancasını bir çırpıda çekip çıkarmıştı. Necip, silahının kabzasını sıkı sıkı kavrarken bağırmayı da ihmal etmedi:

- Saadettin! Teslim ol! 

Necip'in bu çağrısına cevaben bir el ateş sesi daha geldi. Komiser, Necip'in omzuna dokunduktan sonra aracın önünden kendisinin gideceğini ve Necip'in de arkadan ilerlemesini işaret edip diz üstü çöktüğü halde öne doğru seğirtti.

Necip, dikkatleri kendi üstüne çekmek için tekrar bağırdı:

- Saadettin, hakkında çoktan yakalama kararı çıkarılmıştır; temiz bir şekilde teslim ol, uğraştırma bizi!

Bir el ateş daha edilmişti. Kurşunun başının biraz üstündeki sağ arka tampona çarptığını hissetti Necip. Bu silah sesini başka yönden gelen bir silah sesi daha takip edince komiserin, Sadettin'in yerini tespit ettiğini anlamıştı. Kafasının karıştığını umduğu Saadettin'i yakalayabilmek için ayağa fırladı ve gelen kurşunlardan hissettiği kadarıyla Saadettin'in saklandığını tahmin ettiği yere doğru birkaç el ateş etti.

Komiserin de gittikçe karşı tarafa yaklaştığını göz ucuyla takip eden Necip, karşıdan hiç silah atışı gelmemesi üzerine endişelenerek aklına gelen ilk şeyi yaptı ve karşı tarafa doğru koşmaya başladı. Adrenalinden kaynaklı bir güdü, kulaklarına baskı yapıyordu adeta ve hiçbir şey duymayarak atılıverdi silah sesinin geldiğini düşündüğü karanlığa.

Bir şeyle çarpışınca gözlerini daha bir dikiverdi ve burnunun üstünde bir acı hissettiğinde yumruk yediğini anladı Necip. Kısa sürede toparlanıp kendisi de bir yumruk yöneltti. Bir şeye çarpıp da yumuşayan yumruğu, karşı tarafı yere yıkmıştı. İki eliyle uzanıp sesin geldiği yerde yatan adamı tuttu ve havaya kaldırdı Necip. Dudağına burnundan gelen kan tadı midesini bulandırırken bir de kafa atıverdi iki elinin arasında çırpınan adama.

Komiser yanlarına geldiğinde Necip elinin tersiyle burnundan akan kanı silmekle meşguldü. Birkaç kez karşılaştığı ve her seferinde atlattığı adamı yerde kanlar içinde gören komiserin ise keyfi yerine gelmişti. Merkezi arayıp ekip istettikten sonra yerdeki Saadettin'e döndü.

- Mehmet Özipek nerede lan?

Saadettin, başta cevap vermediyse de adamı tekmeleyerek bir kez daha aynı soruyu soran komiseri cevapsız bırakmadı:

- Apartmanda, evinin mutfağında... Ölü bir şekilde fayansların üstünde yatıyor.

Konuşurken ağzından sızan kanla birlikte bir iki dişini de tükürmüştü. Komiser, küfür savurduktan sonra bir tekme daha atmıştı Saadettin'e.

Kısa bir süre sonra gelen ekip, Saadettin'le birlikte komiseri ve Necip'i de alarak Emniyet'e dönmüştü.

*
Okuduğu gazeteyi bir kenara sinirle atan komiser, sessiz sakin bir ortamda raporunu hazırlayan Necip'i ürkütmüştü. Cinayet Büro, tehlikeli bir operasyonu başarıyla sonuçlandıran ekibin haklı gururuna binaen düştükleri boşluğu temsil edercesine sessizleşmişti.

"Bak sen şu habere!" diye sinirle seslendi Necip'e.

- Saadettin'i sadece bir çete elemanı diye yazmışlar, emniyetteki yapılanma çözüldü diye de eklemişler! Bu kadar basit miydi yani?

Necip, buruk bir gülümsemeyle başını sağa sola salladıktan sonra eliyle 'Geçelim bunları' dercesine bir işaret yaptı. Komiser daha da konuşurdu da, büroya giren bir kadın konuşmasını bölmesine neden olmuştu: Asuman, sapasağlam bir şekilde Cinayet Büro'ya girmişti. Hummalı ve neşeli bir karşılama yapıldı bir anda... Genç kadının yüzünde güller açıyordu. Hemen çay ikramı yapıldı, sandalyeler sohbet ortamına müsait hale getirildi ve laf lafı açar oldu...

Ne zaman ki Asuman operasyonun başarıyla bittiğini duyduğunu söyledi, Komiser Tahsin tekrar köpürdü.

- Ne başarısı! Kaç kişi öldü, kaç kişi mağdur oldu... Üstelik tepedekilere yaklaşamadık bile! Hasar verdik, yaraladık ama kökünü kazıyamadık!

Operasyonun başlamasını sağlayan fail Özkan'ın Asuman'ın bir zamanlar sevgilisi olduğunu hatırlayan komiser mahcubiyet ile başını önüne eğmişti ki, Asuman uzanıp komiserin elini tuttu.

- Özkan şu an çok huzurludur, eminim. Sen yasadışı bir şebekeyi açık ettin, üstelik başlarındaki mühendisi içeri tıktırdın... Emin ol, çok büyük hasar verdin! Onlar kendilerini toparlayana kadar kaç masum kurtuldu kim bilir!

'Öyle ama...' manasında bir işaret yapan komiser, konuyu daha fazla uzatmadı. Gülümsemekle yetindi. O günün akşamına kadar da pek konuşmadı. Yapılması gereken bürokratik işlemlerle uğraştı, eski bazı dosyaların tozunu üfledi. Akşam olunca da bürodan ilk çıkan o oldu.

Doğrudan evine gidip içeri girince rahat bir nefes aldı. Montunu dahi çıkarmadan, iç kısımdaki bir odaya geçti. Hiç kimsenin bilmediği bir odaydı bu. Öyle ki, her daim kilitli tutup ara sıra gelen yatılı misafirlerinin eskaza girmesini engellediği bir odaydı... 

Özkan'ın cesedinden çıkarılan ve Dok'a rapor ettirmediği çipi montundan çıkararak daha önceden hazırladığı bir deney tüpünün içine koydu. Özenle düzenlenmiş ve tarihlerin yazıldığı kağıtlarla kronolojik olarak sıralandığı belli olan bir sürü garip nesnenin yer aldığı raflarda en sona koydu çipin olduğu deney tüpünü. Uzaktan bakıp raflardaki nesnelere göz attıktan sonra odadan çıktı...

Kapıyı kilitlemeyi de ihmal etmemişti.

SON