11. Bölüm: AKADEMİSYEN

Çizim: Serdar Burak Yıldız

Çıkan Kısmın Özeti: Komiser Tahsin, araştırdığı intihar görünümlü cinayet vakasında emniyet içi bir yapılanmanın kuyruğuna bastığı için dosyadan alınıp süresiz izne çıkarılmıştır. Çip projesinin finansörlerinden birisiyle buluşmak için bindiği uçak düşürülünce olayın ciddiyeti iyice ayyuka çıkar ve Komiser Tahsin ve ekibi davayı dışarıdan yürütmek için kolları sıvar. 

11. Bölüm – “Akademisyen” 

Tahsin, kahvesini içerken kampüs bahçesine girip çıkan öğrencileri de göz ucuyla izlemekteydi. Polis okulunda sahip olamadığı eğitim esnasındaki özgürlükleri, öğrencilerin sonuna kadar tattığını görünce ufak da olsa kıskançlık duydu. Kahvesi bittiğinde bir sigara daha yakıp Necip’i beklemeye devam etti. Beş dakika sonra Necip gelmişti.  

- Amirim, kusura bakma çok beklettim ama bazı dosyalar vardı ve Müdür onları çok acil halletmemi istedi. Sanırım bu işle de ilgili çalışma yaptığımızdan şüpheleniyor; bu yüzden çok engeller çıkarmaya çalışıyor.

Komiser, gözünü kırpıp tek kelime etmeden sigarasını çöp tenekesinin içine attıktan sonra Necip’le birlikte üniversitenin İktisat Fakültesi’ne girdi. Bölümün sekreterliğini bulup odaya girdiklerinde dağınık bir odayla karşılaştılar. Necip, Tahsin’in kulağına doğru fısıldadı: “Amirim buradaki sekreterin daha kendisine hayrı yok, bize mi yardımı olacak?”  

Komiser daha cevap veremeden sekreterliğin iç kısmındaki bir odadan orta yaşlı, fazla makyajı yüzünden itici görünen bir kadın çıktı. Elindeki boş bardakların olduğu tepsiyi bir kenara bırakarak kendisine yeni bir iş yüklenileceğini düşündüğü için huysuz bir tavır takınıp söze girdi:

- Buyurun ne vardı?  

Kadının huysuz tavrını görmezden gelerek konuştu Tahsin:

- Hanımefendi, bir öğretim üyesini soracaktık size.
- Bölümümüzün giriş kısmında tüm öğretim üyelerimizin adı yazıyor.

Kadın, huysuzluklarına son sürat devam ederken komiserin de sabrı taşmaya başlıyordu. Necip bunu gözlemlediği için kendisi söze devam etti:

- Hanımefendi! Sormuyorsunuz ama; bizim merak ettiğimiz öğretim üyesi üniversiteden ayrılmış. Emekli olmuş yani, bırakmış. Kendisine ulaşabileceğimiz bir adres, telefon…

Necip daha cümlesini tamamlamadan, çoktan masasına oturmuş olan kadın sözünü keserek konuştu:

- 118 miyim ben yahu? Orayı arayıp sorsanıza?
- Yahu, daha kim olduğunu bile sormuyorsunuz! Sizi buraya çay kahve servisi yapın diye mi diktiler, insanlara yardımcı olun diye mi!

Tahsin, sabrını yitirmiş; bağırarak söze girmişti. Kadın daha cevap veremeden birkaç dakika önce içinden çıktığı odanın kapısı açıldı ve şık giyimli bir adam başını uzatarak “Noluyor?” diye kadına sordu.

- Siz kimsiniz? diyerek sert tavrını sürdürdü Tahsin.
- Rektör yardımcısıyım. Bir problem mi var beyefendi?
- Bu hanımefendinin sanırım çay taşımaktan başka hiçbir misyonu yok ‘beyefendi’!

Sözünün sonundaki beyefendi’yi imalı bir şekilde dile getiren Tahsin’in sert üslubunun ortamı daha da gerdiğini fark eden Necip acilen müdahale etmesi gerektiğini hissetti.

- Beyefendi, biz sizin bölümünüzde çalışıp emekli olmuş bir öğretim üyesini araştırıyoruz. 118′i falan denedik ama olmadı. Bir dosya için acilen yardımına ihtiyacımız var.

Rektör yardımcısının hem yüzü, hem de ses tonu yumuşamıştı konuştuğunda:

- Ne dosyası?
- Biz polisiz, bir dosyayı araştırıyoruz. Bilgi vermemiz sakıncalı olabilir ama ölüm kalım meselesi diyebiliriz kısaca. diyerek kendisini ağırdan satan bir üslup takındı Necip
- Odama geçelim, orada konuşalım isterseniz? diye kapısını ardına kadar açıp kenara çekildi rektör yardımcısı.

Odanın içine girerken de arkasını dönüp “Neslihan, bize üç çay getirir misin?” diye seslendiğinde Necip istemsizce Tahsin’e baktı. Tahsin göz kırparak bıyık altından gülümsedi.

/ 3 Saat Sonra /

Tahsin bir kafede oturmuş, sözleştikleri saatte gelip gelmeyeceğini merak ederek Tufan Edip Yetiş’in yüksek lisansını yaptığı akademisyeni bekliyordu. Zihni Beşsoy, telefonla ulaştıklarında biraz şaşırmış; konuyu üstünkörü açıkladıklarında ise meraklanmıştı. Saat 4′te Bahçelievler’de bir kafede buluşmak üzere sözleşmişlerdi. Necip, emniyetteki işleri nedeniyle buluşmaya katılamayacağından ötürü iş Tahsin’e kalmıştı.

Planladıkları saatin beş dakika sonrasında Zihni Beşsoy kafeden içeri girdi. Nefes nefese kaldığından ötürü yolun bir kısmını koşar adım geldiği izlenimini yaratıyordu Tahsin’de. Telefonda söylediği gibi mavi bir gömlek, gri bir kravat ve siyah bir ceket giymişti.

Komiser elini hafifçe kaldırdı, Zihni Beşsoy onu gördüğünde tedirgin bir gülümseme takınarak yanına geldi. Fuzuli bir tanışma seansından sonra masaya oturdular ve birbirlerinin konuşmaya nereden başlayacağına karar veremeyen, ayrılık aşamasındaki iki sevgili gibi istim üstündeki hallerini süzdüler. Garsona iki çay siparişi verdikten sonra Tahsin söze girerek Zihni Bey’i büyük bir külfetten kurtardı.

Önce, kısa çaplı bir çip projesi özeti geçti. Sonra, konunun öğrencisi Tufan Edip Yetiş’le olan boyutunu dile getirerek kendilerine bir şekilde yardımının dokunabileceğini düşünerek Zihni Bey’e ulaştıklarını ifade ederek sözlerini tamamladı.

Zihni Beşsoy tüm anlatılanları büyük bir dikkatle dinlemiş, zaman zaman ciddi anlamda şaşkınlık da yaşamıştı. Tufan ile ilgili mevzuları ise daha çok, unuttuğu bir masalı hatırlıyormuşçasına dinlemişti. Tüm konuşma tamamen sona erdiğinde Komiser Tahsin’in hiç beklemediği bir şey oldu: Zihni Beşsoy öfkeyle ayağa kalkıp bağırmaya başladı!

- Siz, bu hayal ürünü kurgularınız yüzünden mi beni buraya çağırdınız? Balığa gidecekken bırakıp sizin telefondaki samimiyetinize kanıp geldim, yazıklar olsun size!

Tüm kafenin dikkati bir anda bu ikiliye çevrilmişti. Komiser tek söz edememişti ki Tufan Beşsoy sırtını döndüğü gibi çıkıp gitti. Tahsin yerinden kalkacakken telefonu çalmaya başladı. Ekrandaki isim Necip’ti. Sıkkın bir şekilde telefonu açtı Tahsin.

- Komiserim, yangında öldürüldüğünü düşündüğümüz Harun Tandoğan ile ilgili ilginç bir şeyler keşfettim. En kısa zamanda buluşalım, bunları öğrenmek isteyeceksiniz.
- Tamam Necip, kapat sen; diğer hattım çalıyor şimdi.

Konuşma bittikten sonra aynı telefonda takılı diğer hattı arayan numaraya baktı Tahsin. Bu, sabit bir İstanbul hattıydı. Aramayı cevapladı.

- Komiser Bey, ben Zihni Beşsoy. Aman renk vermeyin! Çünkü takip edilmişim. Siz konuşurken evden çıktığımda karşımdaki durakta bekleyen adamı gördüm. O adamı buluşmaya gelirken su almak için girdiğim büfede de gördüğümü hatırladım. Kusura bakmayın lütfen, çok telaşlandım! Sizinle başka bir gün başka bir yerde buluşalım. Vereceğim bazı belgeler işinize yarayacaktır.
- Amaaan, amma uzattınız arkadaşım! Sigarayı bırakma hattıymış! İstemiyorum bırakmak falan! Hatta şimdi gidip bir tane sigara içeceğim! diye bağırarak telefonu kapatır Tahsin

Masanın üstüne hesabı bırakıp apar topar kafeden çıkar. Tam çıkarken, içeri yeni girmekte olan birisiyle sertçe çarpışır. Küfretmek için dönecekken bu adamın kendisini takip edip, kendisinin bineceğini sandığı için Adana otobüsüne binen adam olduğunu fark eder. Renk vermeyerek yoluna devam etmeyi tercih eder Tahsin.


11. Bölümün Sonu